30 Kasım 2016 Çarşamba

ŞEKERSİZ KEK

Aslında başlığı yazarken biraz düşündüm doğru bir tanımlama yaptım mı acaba diye. Şekersiz kelimesinden kastım, klasik anlamda bildiğimiz şekeri kullanmamış olmam. Yoksa kekin tadı şekersiz değil. Şöyle ki; Canan Karatay'ın "şeker en tatlı zehirdir" cümlesini duyduğumdan beri şekerli gıdalarla arama mesafe koymaya çabalıyorum. Çabalıyorum diyorum, çünkü aslında tatlıyı seviyorum. Şekerden kaçınmamın bir diğer faktörü de bebeğime 1 yaşına kadar tatlı gıda maddelerinden mümkün olduğunca yedirmeme çabamdı. Gerçi mahalle baskısıyla, yediğimiz tatlı şeylerden az biraz yavrucağıza da tattırmak durumunda kaldım (Evet, resmen yediğimiz lokmayı sayıyordu kerata. Lokmayı tabaktan alıp ağzımıza atıncaya kadar öyle bir takipliyordu ki göz hakkıdır diyerek azıcık tadına baktırmam yönünde zorlanıyordum:)

Laf nereden nereye geldi:) Bebikocuk 1 yaşını doldurduğu için -yine kısıtlı miktarda olsa da- tatlı bir şeyler yedirmeye başladım. Dedim ki çocukcağıza ev keki yapayım. Şeker yerine de pekmez kullanayım. Ana fikir güzel tabi, şeker yerine pekmez. Kullandım da. Tadı gayet güzel oldu. Lakin bu pekmez de yüksek sıcaklıkla temas edince HMF adı verilen kansorejon bir madde üretiyormuş (yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey mi oluyor şimdi bu?) Fakat andız ve keçiboynuzu pekmezleri yahut soğusıkım pekmez kullanıldığında bu tehlike ortadan kalkıyormuş. Esasında keki bir kaç kez pişirip yedikten sonra detaylı araştırma yaptım pekmez ile ilgili. Ve kullandığım da üzüm pekmeziydi. Ama zararın neresinden dönersek kâr tabi. Tesellimiz bu. Bundan sonra söz konusu pekmezlerden kullanmaya çalışacağım (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bir gıda mühendisi ve Makarna Lütfen markasının sahibi Tuğba Hanım'ın bu yazısını inceleyebilirsiniz).

Ev keki denince akla masum bir şey geliyor. Ben de bu sebeple elimden geldiğince faydalı malzemeler kullanmaya çalıştım. Misal; keçiboynuzu tozu. Keçiboynuzu tozu, kakaoya alternatif olarak kullanılıyor. Kekin rengi aynı kakaolu kek gibi kahverengi oluyor. Miktar olarak da sadece 1 çay kaşığı kadar kullandım aslında. Tarif tamamen doğaçlama. Annemin yıllardır kullandığı, kendince icat ettiği bir kek tarifi vardır. O ölçüdeki unla kek yoğun olduğu için ben biraz unu azalttım, keçiboynuzu tozu ekledim, süt yerine yoğurt (evde süt olmadığı için:), kabartma tozu yerine de besin türü toz karbonat kullandım. Vanilya tozunu ise işlenmiş bir ürün olduğu için kullanmadım.


Malzemeler:

3 yumurta (oda sıcaklığında)
1 su bardağından biraz az pekmez (tatlı seviyorsanız 1 tam bardak daha iyi olacaktır)
1 çay bardağı (oda sıcaklığında) yoğurt (süt de olur pek tabi)
1 çay bardağı zeytinyağı (farklı bir sıvı yağ da olur)
7 yemek kaşığı un
1 çay kaşığı keçiboynuzu tozu
1 çay kaşığı içilebilir besin türü toz karbonat
Ceviz taneleri (üzüm de güzel yakışıyor ama bu sefer kullanmamıştım)

Yapılışı:

Yumurtaları ve pekmezi derin bir kapta güzelce çırptım.
Yoğurt ve zeytinyağını ekleyerek tekrar çırptım.
Unu ve diğer toz malzemeleri eleyerek karışıma ekledim, şöyle bir karıştırdım.
Cevizleri de ekledikten sonra tekrar güzelce çırptım.
Önceden 180 derecede ısıttığım fırında, dibini zeytinyağı ile yağladığım tepsiye kek karışımını dökerek 30 dakika pişirdim. Bu süre zarfında fırını hiç açmadım ki kekim kabarık olsun.

Uydurmasyondan kaydırmasyon, ama tadı güzel kekimin tarifi böyle a dostlar. Yoğurdumuz da ev yoğurdu olduğu için bebekiyo da daha bir gönül rahatlığıyla yedirdim. Ama pekmez farklı türde olaymış iyiymiş:) Bi' dahaki sefere kısmet...

21 Kasım 2016 Pazartesi

BEBEK İÇİN LAVANTA KESESİ YAPIMI

Devir; her olayı dibine kadar yaşama, abartma, sömürme devri. Söz konusu bir bebeğin dünyaya gelecek olmasıysa eğer, ooo hazırlıklar bir türlü bitmek bilmiyor. İnsanın bir yanı rengarenk, çeşit çeşit hazırlıkların her birinden kendi zevkine göre sahip olmak isterken, bir yandan da tüm bu hazırlıkların gereksiz yere pahalı olması ve vicdani bir takım hislerin devreye girmesiyle bir noktaya gelince "dur ve mantıklı ol" diyor. 

Hal böyleyken, internetin faydalı yönü hemen devreye giriyor tabi. Şöyle ki madem hazırlık yapmak istiyorum ama gereksiz yere fazla harcama yapmak istemiyorum, hem de el emeği bir şeyler hazırlamak niyetindeyim, o halde internette sörf olayı başlasın! Ben de aynen öyle yaptım:) Öncelikle nasıl bir şey hazırlamak istediğimi düşündüm. Ve tercihimi lavanta kesesinden yana kullandım. Kanaviçe işlemeyi de çok sevdiğim için, kanaviçe işlemeli lavanta keseleri yapmaya karar verdim.

Kanaviçe emekli iş tabi. E işlenecek sayı da çok. Hem hızlı ilerleyecek hem de bebek olayı ile bağdaşacak bir model bulmam gerekiyordu. Araştırdım karıştırdım, emzik işlemeye karar verdim:) 
İki çeşit kese işledim. Biri mavi-bebek mavisi-sarı, diğeri mor-eflatun-yeşil tonlarında...


Öncelikle etamin kumaşından (şu an ebatlarını ne yazık ki hatırlamıyorum ama gözünüze hoş gelecek bir boyutta kendiniz ayarlayabilirsiniz zaten) dikdörtgenler kestim. Emzik modellerini işledim. Dikdörtgenin en üst kısmından bir kaç sıranın ipliğini sökerek kumaşı fırçıttım. Bu kısmın sökülmemesi (atmaması) için makine ile zikzak dikiş yaptık. Dikdörtgenleri kese olacak biçimde kumaşın tersinden diktik ve tabi ki ağız kısmını açık bıraktık ki içini lavanta ile doldurabilelim... Lavanta zaten aktarlarda kilo ile satılıyor. O kısım işin en kolayı:) Keselerin ağzını dikmek için ince şerit şeklinde kurdeleler aldım mor ve mavi renklerde. O işte cepte. En çok uğraştığımız, nasıl yapalım, ne eyleyelim diye düşündüğümüz kısım etiket kısmı oldu. İstediğimiz tarzda bir görsel bulup, üzerine "Hoş geldin x bebek" (bebeğimizin ismi yani) yazdık. Görseli nereden buldunuz derseniz dreamstime.com olduğunu söyleyebilirim. Belirli bir ücret karşılığında, belirli sayıda görseli indirip kullanma şansınız oluyor bu sayede. Tabi bu siteden sadece görseli edinmiş olduk. Hoş geldin ve isim yazma mevzusunu da eşim Word'de halletti sağ olsun (dikiş kısmı da ondaydı, o noktayı da atlamamayım:). A4 ebadındaki kağıtlara aralıklı olarak görseli ve yazıları yerleştirdik. Çıktılarını aldık. Sonrasında ozolitçide PVC ile kaplattık ve tek tek kullanılacak şekilde kestik. Kurdeleye geçirmek için en üst kısma yuvarlaklar çizmiştik. Evde bulunan delik açma aleti ile o noktalardan her bir etiketi deldik ve işin en çetrefilli kısmı da böylece hallolmuş oldu:) 


Yüzde yüz ev ve el yapımı, yüzde yüz anne-baba emeği ve bir kez daha yüzde yüz bebeğimize özel bir lavanta kesesi oldu. Gayet de içimize sindi:) Keseler tamamen hazır olunca hepsini temiz bir kutuya yerleştirdim dağıtılacakları günü beklemeleri için. Ve canım istedikçe de kutunun kapağını açıp açıp baktım ve yüzüme kooocaman bir gülümseme yayıldı mis gibi lavanta kokusu eşliğinde:) "Ay çok güzel olduuu" demeyi de ihmal etmedim tabi kendi kendime:)


Maliyeti nedir derseniz, bu konuda öylesine şanslıydm ki... Etamin kumaşını ablam çok önceden vermişti bana, kullanmıyorum, sen bir şeyler yaparsın demişti. Etamine ücret ödemedim ama o dönem metresi 12 tl idi (seccadelik etamindi kullandığım). Kurdeleler derseniz, oturduğumuz yer tam bir tekstil cenneti. Kurdeleleri Eminönü'ndeki tuhafiyelere toptan veren bir sürü dükkan var yakınımızda, o derece diyeyim:) Her dükkan perakende satış konusunda dost canlısı değil ama maalesef, bu sebeple biz de biraz aranmak zorunda kaldık. Ama sağ olsun yardımsever bir dükkan bulduk ve kurdeleler için -ısrar etmemize rağmen- hiç para almadılar bizden:) Hayrına verdiler:) (Toparlacık karnımı görünce Eminönü'ne gidecek halim olmadığından da yardımcı oldular sanırım). Ama kurdele zaten pahalı bir şey değil, ona da 10 lira falan yeter sanırım. Lavanta için 20-25 tl arası bir şey vermiştik ama epeyce bir kısmı arttı. Etiketleri PVC ile kaplama da sanırım 10-12 tl arası bir meblağ idi. Etiket görseli için biraz masraf yaptık. 45 tl gibi bir şey. Ama bu ücret karşılığı epeyce görsel indirebiliyor. Diş buğdayı, yaş günü falan derken yine işinizi görür yani:) Ücretsiz olarak da görsel temin edilebilir tabi ama çözünürlükleri pek iyi olmadı kağıda bastığımız zaman. Tercih sizin o noktada.

İşte böyle a dostlar. Ben 100 adet lavanta kesesi hazırladım. En fazla harcamayı görsel için yaptım, onunla dahi toplam maliyet 100 tl'yi bulmadı. Şayet hazır olarak satın alsaydım keseleri, 100 adet için çok ciddi bir masraf yapmam gerekecekti. Hediye ettiğim kişilerin olumlu tepkileri de beni çok mutlu etti. Ben sonuçtan gayet memnunum şahsen:) 

17 Kasım 2016 Perşembe

DAHA FAZLA DİRENEMEDİM... ARTIK BENİM DE İNSTAGRAM HESABIM VAR!

Uzunca bir aradan sonra -diğer sosyal medya mecralarına inat yada onlara üye olmasına rağmen halen blog aleminin sularında gezen- herkese merhaba.
Epey zamandır blog aleminin sakinleştiği, eskiden aktif olan pek çok kişinin ya ortadan kaybolduğu yada diğer sosyal medya hesaplarında aktif oldukları malumunuz efendim.

Ben yazmayı seven biriyim, bu sebeple blog benim için her zaman faklı bir kulvarda.

Fakat son 1-1.5 senedir bebeğimin hayatıma girmiş olması temel sebep olmak kaydıyla, farklı meşguliyetlerin devreye girmesiyle birlikte, blogda istediğim sıklıkta ve içerikte yayın yapamaz oldum.

Zamanım eskiye nazaran daha kısıtlı. Yazacak bir şeyler bulsam dahi, güzel görsellerle yazılarımı desteklemedikçe o yazı içime sinmiyor (kahrolsun mükemmeliyetçilik!) Ama gelin görün ki öyle eskiden olduğu gibi san'atsal içerikli (!?) fotoğraflar çekecek imkanım yok şu an için:/

Sosyal medyanın çeşitliliğine yetişebilecek zamanım ve enerjim de yok açıkçası. Ne kadar çok hesap, o kadar çok zaman harcama, merak, gözlerde şaşılaşma ve beyin hücrelerinde yorulma oluyor bana kalırsa. Ha tabi pek çok yeni şey öğrenebilme imkanı da oluyor ama zamandan çok fazla çaldığını düşünüyorum.
Tüm bu sebeplerle epey bir süre direndim İnstagram hesabı açmakta. Ta ki bloga yazma fırsatımın bir süreliğine daha uzayacağını kabul etme ama içimdekileri de paylaşma arzusunu yenemeyeceğim gerçeğini kabul edene kadar. Sonunda ben de bir İnstagram hesabı açtım a dostlar...

İlgilenen arkadaşım varsa instagram.com/birdunyafikir/ dan takipçi olabilir.

Daha kısa aralıklarla blogda yayın yapabilmek umuduyla...

Sağlıcakla kalın.